FUŞYA TADINDA UMUTLAR

(Okyanus Magazine 22. sayıda (Mart 2018) yayınlanmıştır.)
         
           Fazla uzun sürmedi mi?

           Nefes almakta zorlandığın, gün ışığını ruhuna geçirmeyen, her zerreni kaplayan ölü toprağının varlığı… Sence de fazla değil miydi bu kadarı? Fırtına, yağmur, dolu, deli rüzgar, toz, kuru yapraklar… Bak! Bak dışarıda gün doğdu, güneş açtı…
Evet içime yeni arayışlar, umutlar, tesadüfler ve sürprizlere gebe olan bir kurtçuk düşüp, gün ışığı ile kımıldadı bugün. Hissedebiliyorum…

           Peki adım atabilecek miydim dışarıya uzun zaman sonra?
Önce oturduğum yerden başladım, saçaklı battaniyemi katladım, evimin penceresini açıp temiz havayı içime çektim. Gün ışığının yüzümden başlayıp tüm bedenimi ele geçirmesine, tenimi okşamasına izin verdim. Köşedeki kırık aynaya ilişti gözüm… Bir gayret karşısına geçtim. Bir süre bakakalmışım aynadaki yansımaya…
          Gözlerim… Ağlamaktan şiş, uykusuz gecelerin eseri morluklara sahip ve her geçen zamanın temsilcisi küçük çizgileri ağırlıyordu ufaktan ufaktan. Tenim… Tenim sarı ile beyaz arasında kararsız ve donuktu. Daha önceki güzel güneşli günlerin acı birer hatırası olan küçük kahverengi lekeleri barındırıyordu yer yer… Dudaklarımsa yer çekimine bırakmıştı kendini tebessüme aç bir şekilde… Ama saçlarım… Bak işte onlar başkaydı. On yedisine yeni basmış genç kız edası ile rüzgarı her bir telinde hissetmek için sabırsızlanıyordu adeta. Heyecanlı, aç ve histerik…
          Upuzun, kendinden emin, kömür karası saçlarıma tutunarak kalktım aynanın karşısından. Kapağı düşmüş oymalı gardrobumdan hayata karşı yine temkinli yaklaşacağımı belirtircesine siyah kotumu ve kazağımı geçirdim üzerime. Ama bu siyah yası temsil etmeyecekti, etmemeliydi bugün… Bir tutam umut ve içimdeki heyecanlı kurtçuğun kıpırtısını yansıtan fuşya renkli eşarbı bağladım boynuma. Dudaklarımı tebessüme ve yeniliklere hazırlarcasına pembe ile boyadım. Gözlerimse tüm elalığını dışa vurmuşçasına bütünleşti kara sürmesiyle… Ve son olarak dışarıya çıkışımı müjdeleyecek bir elçiye ihtiyacım vardı. Bileklerim, boynum ve saçlarıma bulaştırdığım o keskin ama boğucu olmayan baharat kokusu ile bu nüansı da halletmiştim.
          
           Kapıdan çıkarken hem ruhumda, hem evimdeki kasvetli, kokuşmuş çöpleri uzaklaştırarak sonsuz mavilik ve sıcak sarının kollarına bıraktım kendimi. Gülümseyerek selamladım onları…

Merhaba Güneş ve Deniz
Merhaba Yeniliklerin Habercisi Rüzgar
Merhaba Hayat…

Previous
Next Post »