Üşümek...
Sıcacık bir anda, sıcacık bir ortamda belki de günlük güneşlik bir havada içimizin titremesi,ürpermemiz...Minik bir esinti, küçücük bir hava değişimi bir anda irkiltir bizi.O anda muhabbet dahi durur bir saniye bile olsa.Hemen toparlanırız, üzerimize bir şal alırız en basitinden...
Peki ya ruhumuz üşürse?
Bir anda kalbimize,içimize buz gibi bir şeyin dokunduğunu hayal edelim mesela...Daha hayal ederken bile garip olduk değil mi? Hepimize olmuştur aslında bir kez bile olsa... Bazen ailemizle sıcacık bir sohbet içindeyken belki babamızın imalı küçük bir lafı,bazen arkadaş ortamında arkadaşımızın küçük bir patavatsızlığı, belki de sevdiğim,her şeyim dediğin insanla güzel başlayan bir sabahın kahvaltısında yada romantik bir akşam sarılırken söylenen belki gerçek, ama buz gibi bir çift cümle yeter kalbimizi,ruhumuzu üşütmeye.Üşürsünüz işte...Susarsınız,belki de o an vücudunuz yanar,yanaklarınız al al olur, hatta gözlerinizden dökülen istemsiz yaşlar dahi ısıtamaz o an sizi,üşüyen ruhunuzu...
Bedenimiz üşüyünce hemen önlem alıp ısınan biz, böyle durumlarda ne yapmalıyız bilemeyiz değil mi...Ne o an yanı başımızda duran, daha bir saniye önce sarılmaya doyamadığımız adama sarılabiliriz, ne de ağzımızı açıp bir cümle kurabiliriz.Ruhumuz, duygularımız irkilmiştir bu soğuk,küçük fırtına ile belki de...İşte böyle bir durumda lavaboya gidip musluğu açıp ağlamak güzel bir çözümdür.Hatta mümkünse ortamı germeden uzaklaşmak,ilk köşe başında küçük bir çocuk gibi iki büklüm ağlamak iyi gelecektir hepimize. Peki ya sonra? Sonrası kolay...İçimizi kemiren,zehirleyen o soğuk rüzgarı ağlayarak dışarı attıktan sonra güzel bir müzik eşliğinde mis kokulu bir fincan kahve...Her zaman ki kadim dostlarımız yani:)Ve dinleyeceğiz; kendimizi ve ufacık bir rüzgarda neden kalbimizin üşüdüğünü... Sorunun , hassas noktanın ne olduğunun bulup yine sadece kendimiz o açığı,üşüyen ruhumuzu sarıp sarmalarız. Sarmalarız ki bir daha aynı soğukluğu yaşamayalım ...
İşte tıpkı bedenimiz gibi ruhumuzu da silkeleyen bu küçük rüzgar kendimizi toparlamamız için bir uyarı, bir fısıltıdır belki de...Ne dersiniz?
Sign up here with your email