AŞKIN HALLERİ

Bugün benim hayallerimden birine daha kavuştuğum gündür:) Evet evet yanlış duymadınız.Bugün "AŞKIN HALLERİ" başlıklı yazım Üniversiteler arası edebiyat dergisi olan OKYANUS MAGAZİNE'de basılmıştır.! İnsanlık için küçük ama benim için çok büyük olan bu adımda yanımda olan, beni  dergi ile tanıştıran kuzenime(Aslı) ve yine bu yazıya ait görseli çizen dünya tatlısı arkadaşıma(Başak:)))  ve son olarak editörümüze(Hasan Bey) çok ama çok teşekkür ederim:)



AŞKIN HALLERİ

Ey Aşk !
Sen ne menem bir şeysin…
Kimi zaman can veren, kimi zaman da verdiği canı fitil fitil burundan getiren…
Senin hakkında yıllardır farklı tarifler, betimlemeler yapılmıştır. Şimdi ben de bir tanım eklesem ne uzarsın ne de kısalırsın. Ben senin ne olduğundan ziyade, menstrual dönemdeki bir kadın misali gün be gün değişen hallerinle daha çok ilgileniyorumJ
Öyle bir şeysin ki: Bazen hiç kimsenin bilmediği, serçe misali minik bir kalpte saklanan en büyük sır; bazen her şeyi kontrol etsen de, duyguların gözden yansımasına engel olamadığın, kaçamak bakışların dört nala koştuğu sevda elçisi; bazen güneşin, yağmurun, tüm evrenin  sana onu anımsattığı, hatta yanardağ misali kalpten akan sihirli duyguların tüm hücrelerini ele geçirdiği,  iki yüreğin de can bulduğu bir beden; ve maalesef bazen de heyecanların alışkanlığa dönüştüğü, yaşanmışlıkların altında boğulup nefes almak istercesine kaçan bir ruhun temsil ettiği garip haller yumağısın.
Bir türlü anlaşılamayan şu garip haller yumağını anlatmak istiyorum dilimin döndüğü, kalemimin yazdığınca…
Başlamayan şeyler bitmez mantığıyla yaşayan birisi olarak bana göre aşkın en güzel hali yalın halidir. Saf, umursamaz ve acısızdır. Mutluluğun formülünü kendin bulduğun, kendin çalıp kendin oynadığın safhadır. Yemek yerken, banyo yaparken, ders çalışırken, uyurken dahi kafanda yarattığın dünyada O’nunla beraber yaşarsın… Saatlerce İclal Aydın’dan “Seni Seviyordum” şiirini dinlersin. Öyle tatlı, şaşkın bir hal alırsın ki, ev arkadaşın her sabah hiç üşenmeden erken uyanarak o şiiri ve O’nun fotoğrafını açıp, yüzündeki şapşal gülümsemeyle uyanışını izler büyük bir keyifle… İçmeye doyamadığın su misali saf ve ferahtır aşkın yalın hali
Aşkın e hali tüm tesadüflerin hep sizi bulduğu, hayatın tüm tatlı sürprizlerinin sadece size özel hazırlandığı hissini yaşatan sihirli bir haldir. Ne zaman kafanı çevirsen onu görür, nerde yemek yesen yan masada onun adını duyarsın. Koşarak çıktığın merdivenlerde bile ansızın onunla karşılaşırsın. Sanki sihirli bir el gizli gizli hep ona yöneltir seni. Yonca Evcimik’in “8.15 Vapuru” misali Her karşılaşmanda nefesin kesilir, bacakların titrer, ellerin terler ve zaman durur adeta… Yüzün bir başka aydınlanır, ruhun aşkla dolar, gözlerin aşkla bakar… Saçların dahi aşk sarhoşu olup dans eder… Çilek tadında olan aşkın bu haline hiç doyum olmaz kısaca…
Aşk sarmaşığının tüm vücudu sardığı evre aşkın i halidir. Kalpten çıkan sihirli duygu adım adım tüm hücrelerini teslim almak üzeredir artık… O’nu görürsen mutlu olur, göremezsen beyhude dolanır, ne yediğinden ne içtiğinden zevk alırsın. Ama ah bir gülümserse sana işte o zaman tüm dünyayı koşarak dolaşabileceğini sanırsın. Bir nevi bipolar bozukluk kıvamındasındır artık. Ona ait bir şeyler varsa mutluktan uçar, o yoksa yere çakılmışçasına yaşarsın. Hep daha fazlasını istemeye başladığın bu anda artık duygularını tek başına taşımakta zorlanırsın… Ve karşılık beklemeye başlarsın içten içe… Etrafında herkes sende bir haller olduğunu anlamıştır artık. Üzülünce de sevinince de içtiğin sigaraya benzeyen bu evrede içinden Gülşen’den “Be Adam” mırıldanırsın sürekli. Ve eğer şanslıysan O da bunu anlamıştırJ
Tüm soruların cevaplarının aşka çıkması, aşkın deli dalgalarında sarsılan ruhun huzura teslim edilmesidir de hali… Candan Erçetin’ in de söylediği gibi dokunulan her yerde çiçekler açtıran bahar havasını iliklerine kadar hissedersin. “The last man on earth” dizisindeki gibi koskoca dünyada sadece sen ve O’nun bulunduğunu düşünür, sizden başka kimseyi umursamadan yaşarsınız. Havanın, suyun, tüm evrenin Sebastian ve Olga misali sizin aşkınıza hizmet ettiğini düşünürsünüz resmen. Damaktaki tuzlu tadın hiç gitmediği yedikçe daha çok yenilen çekirdek gibi yaşarsın bu evreyi. Peki ya sonra?
Aşın den den hali gelir çatar…  O kadar sinsi bir süreçtir ki bu “Biz ne zaman bu hale geldik?” diye sorgularken buluverirsin kendini. Tüm yaşanmışlıkları önüne koyar düşünürsün… Çok da zorlamana gerek yoktur. Öyle bir noktadasındır ki tüm çıplaklığıyla karşındadır hatalar, kusurlar, gerçekler… Belki de hep oradaydılar da aşk gözünü kör etmiştir… Yüzüne çarpan gerçekler bir anda irkiltir seni… Yalnız kalıp üşüyen ruhunu sarmalamak istersin. Belki bir şişenin dibinde, belki sıcacık bir kahve köpüğünde belki de şafak vaktinin ayazında ararsın huzuru. Arka fonda sürekli Sezen’den “Kolay Olmayacak” çalar bu süreçte. Evet gerçekten de kolay olmaz, zor hazmedersin olanları… Dilinden “bir daha mı asla!” sözleri dökülür uzunca bir süre. En sevdiğin yemekten bile soğutan acı, ekşi yavan bir tat kalır dilinde sanki…
Derken kara kışlar bitip, serin yağmurlar yağar yüreğine… Ve bir gün o nadasa bıraktığın kalbin, fırtınadan sonra doğan güneşe kavuşup, gülümseyerek yine umut tohumları yeşertir. Ve hayat Yeni Türkü’nün “Aşk Yeniden” şarkısını fısıldar sana hiç usanmadan, heyecanla…
Her haliyle başka renkler barındıran, başka tatlar yaşatan aşkın tüm ruhumuzu sarması dileğiyle... Aşkla kalınJ


Previous
Next Post »